Gazze, sadece bir şehir değil; insanlığın vicdan terazisi. Bu terazide sessiz kalanlar, tarih önünde de sınıfta kalacak.
Değerli okurlarım,
Başka bir şeye konsantre olamıyorum. Orada böylesine büyük bir acı yaşanırken sessiz kalamıyorum. Belki bir umut olur, belki bir kişinin vicdanı bu sesi duyar, belki bir kişinin duası bir şeylere vesile olur..
Kırık bir cam parçası gibi kalbimizin içine saplanan Gazze..
Boğazımızda düğümlenen, çaresizliği iliklerimize kadar hissettiren Gazze..
Dünyada insan haklarını savunduğunu iddia edenlerin maskesini düşüren, tüm tezlerini çürüten Gazze..
O küçücük toprak parçası, bir yandan insanın en zalim hâlini dünyaya gösterirken, diğer yandan en büyük acılar karşısında bile nasıl hayatta kalınabileceğini haykırıyor. Bir avuç yüreğin, dünyanın en gelişmiş teknolojilerine, en ölümcül silahlarına karşı nasıl direndiğini; pes etmemenin gerçek anlamını ispatladı.
Gazze bize, insanların zulme ve katliama karşı nasıl kör ve sağır olabildiğini de öğretti. Menfaatleri zarar görmesin diye susanların, korkaklıklarını tüm dünyaya ilan edenlerin aslında insan değil sadece “canlı” olduklarını yüzümüze çarptı. Küçücük bebeklerin başına kurşun sıkılırken sessiz kalan, çıkarları uğruna insanlığı unutan herkesin gerçek yüzünü gösterdi.
Gazze, şimdiye kadar kullanılan tüm “insan hakları”, “özgürlük” ve “demokrasi” söylemlerinin aslında birer göz boyamadan ibaret olduğunu kanıtladı. Tüm bunlar yaşanırken en acısı; Gazze üzerinden siyaset yapanların, ahkâm kesenlerin, fakat katillerle ticari ilişkileri zedelenmesin diye her türlü çabayı sarf edenlerin varlığıdır. Rızkın Allah’tan geldiğini unutan, zarar görürüz korkusuyla susan ve her sıkıştığında Allah’ın adını kullanarak insanları manipüle eden yöneticilerin hakikati de Gazze ile açığa çıktı.
Şimdi birçok ülke Eylül ayında Filistin’i tanıyabileceğini duyuruyor ve bunun yanında İsrail’e karşı “artık silah yardımı yapmayacağız” türünde minik uyarılar yapıyor. Artık bu tür beyanların insanlığın gözünde zerre değeri kalmadı. Biz herkesin gerçek yüzünü masum insanlar katledilirken gördük. Bunca insan harap edildikten sonra siz Filistin’i tanısanız ne olur, tanımasanız ne olur? Soruyorum: Tanınan ülkelerin, tanınan kurumların, tanınan parlamentoların hangi aldığı kararı son iki yılda İsrail’e uygulatabildiniz? Avrupa Birliği’nden Birleşmiş Milletler’e, en büyük insani yardım kuruluşlarından Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’na kadar alınan hangi karar uygulanabildi? Katliam olduğu yönünde karar veren devletlerin en önemli kurumları ne yapabildi?
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 12 Aralık 2023’te, Gazze’de acil ateşkes çağrısı yapan 153 oyla kabul edilmiş bir karara imza attı. Ancak bu karar, bağlayıcı olmadığı için İsrail üzerinde hiçbir etkisi olmadı. Uluslararası Adalet Divanı, 26 Ocak 2024’te Güney Afrika’nın açtığı “soykırım davası” kapsamında, İsrail’in sivilleri korumak için acil önlemler almasına hükmetti. Bu da sahada uygulanmadı. Avrupa Birliği içinden bazı ülkeler (İspanya, İrlanda, Belçika) İsrail’e silah ihracatını durdurma kararı aldı ama diğer üye devletler buna katılmadı. 2012’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Filistin’i “üye olmayan gözlemci devlet” statüsüyle tanıdı; 1993 Oslo Anlaşmaları ise hâlâ kâğıt üzerinde, fiiliyatta yok sayılıyor.
Dolayısıyla bugün bir ülkenin resmî olarak Filistin’i tanıması, sadece kendi vicdanını rahatlatır. Silah göndermeme kararı aldığını söyleyenler, İsrail’in zaten silahla öldürmenin maliyetli olduğunu fark ederek insanları açlıkla öldürme stratejisine geçtiğini göremeyecek kadar kör olamaz.
Bugün Hollanda Kralı, 30 yıl önce yapılan sömürgeci uygulamalar nedeniyle eski kolonilere gidip yüzü kızararak özür dileyebiliyorsa, düşünün; bu sadece sömürge için. Peki otuz yıl sonra Orta Doğu’ya gidecek bir kral ya da kraliçenin omuzlarına nasıl bir utanç yüklendiğini tahayyül etmekten aciz hükümetlerle karşı karşıyayız. Katliamdan neredeyse mutlu olan, vicdan ile ruh arasındaki bağı tamamen koparmış yöneticiler, ülkelerine ancak utanç bırakabilir.
Bir ülke yöneticisinin, milletine bırakabileceği en değerli miras, insan kalarak anılmaktır. Bugün ise insan kalmak bir yana, insan olmanın bile zor geldiği yöneticiler görüyoruz. Gelecekte çocuklarımızın refah ve huzur içinde yaşamaları için, bugünden tarih sayfalarına utanç değil, onur ve izzet bırakan yöneticiler görmek istiyoruz.
Peki, Gazze bizden ne aldı?
Tarih boyunca imparatorluklar kurmuş, dünyaya adalet dağıtmış bir millet olduk. Bizi biz eden en büyük unsur, mazlumun yanında olmamızdı. Nerede bir mazlum görsek ona sahip çıkar, feryadına yetişirdik. Lakin geldiğimiz noktada Gazze, belki de tarih boyunca taşıdığımız en kıymetli unvanı “Beklenen Türk” unvanını bizden aldı. Bu unvanı, Gazze’deki katliam karşısındaki yetersizliğimiz ile kaybettik. Bu utanç bize yeter!
Bu yer küre, bu çığlıklar karşısında susan herkesi tek tek hatırlayacaktır. Gazze bize çok şey öğretti. İnsanın en zalim yanını görmeden, insanlığın gerçek yüzünü anlayamayacağımızı bütün çığlıklarıyla öğretti. Ve biz öğrendik ki; Gazze sadece bir şehir değil, insanlığın vicdan terazisidir.
Bugün dünyanın büyük bir kısmı bu terazide sınıfta kaldı. Sessiz kalanlar, gözlerini kapatanlar, bu feryadı duymayanlar.. Tüm insanlık, Gazze’nin çocuklarının gözlerinde kendine bakmalı.
Ey dünya! Gazze’nin çığlığını duymayan kulaklar, yarın kendi çığlığını kimseye duyuramayacak.
Ey insanlık! Gazze’de akan kan, senin alnındaki lekedir ve bu lekeyi hiçbir şey temizlemeyecek.
Sen Gazze, bize çok şey öğrettin.. Sana sessiz kalan dünya ise kendi insanlığını kaybetti.
Suskunlukla kurtuluş yoktur. Zulme sessiz kalan, zalimin safındadır. Gazze’nin feryadı, insanlığın son imtihanıdır. Bu imtihanda sınıfta kalanlar, yarın tarih önünde de hesap verecektir.
Ve rakamlar…
- 7 Ekim 2023’ten bu yana, Gazze’de 36.000’den fazla insan hayatını kaybetti; bunların en az 15.000’i çocuk.
- 80.000’den fazla kişi yaralandı, birçoğu ömür boyu sakat kalacak.
- Nüfusun %80’i evsiz kaldı; 300.000’den fazla ev yıkıldı veya oturulamaz hâle geldi.
- Gazze’de yaşayan 2,3 milyon insanın %90’ı açlık sınırında; bebek mamaları, ilaçlar, temiz su neredeyse tamamen tükendi.
- BM’ye göre, Gazze son 50 yılın en ağır insani felaketi ile karşı karşıya.
Bu rakamlar sadece istatistik değil, her biri bir hayat, bir hikâye, bir aile..
Saygılarımla,
Saadet Koral