Hollanda'da hafta içinde meydana gelen bir cinayet, gerek yerli halk içinde ve gerekse yabancılar arasında büyük çalkantılara neden oldu. Başta, cinayetin işlendiği Rotterdam kentindeki Belediye Başkanı Ahmed Abutaleb olmak üzere, siyasi otoritenin, Lahey Büyükelçimiz Şaban Dişli ve Rotterdam Başkonsolosumuz Aytaç Yılmaz'ın direkt olarak ilgilendikleri bu cinayet, ne yazık ki bir 'Türk/İslam geleneği cinayeti' olarak damgalandı.

Haberi, radyo, televizyon ve gazetelerde islemişsinizdir ama ben kısaca yine de Yavuz Nufel'in haberini kullanayım ve sonra da yorumuma geçeyim:

Hollanda’nın Rotterdam şehrinde 31 yaşındaki Bekir Eraslan tarafından okuduğu okulun bahçesindeki bisiklet garajında 8 kurşunla öldürülen 16 yaşındaki Hümeyra Öz için göz yaşları sel oldu. İki gün önce meydana gelen olayda uzun süredir 16 yaşındaki Hümeyra’yı rahatsız eden Bekir Eraslan defalarca polise şikayet edilmiş ve Hümeyra’nın çevresine ve yanına yanaşmaması yönünde ceza verilmişti.
Yakınları tarafından şizofren hastası olduğu söylenen Bekir Eraslan iki gün önce Hümeyra'yı okuduğu okulun bisiklet garajında yakalayarak 8 kurşunla öldürülmüştü. Olaydan kısa bir süre sonra yakalanan Bekir Eraslan'nın sorgusu sürerken, Hümeyra'nın uzun süredir babası tarafından okula götürülüp getirildiği öğrenildi.

Olayın duyulmasının ardından Rotterdam Belediye Başkanı Ahmed Abutaleb, T.C. Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli, T.C. Rotterdam Başkondolosu Aytaç Yılmaz başta olmak üzere, vatandaşlar ve çeşitli STK temsilcileri Hümeyra'nın acılı ailesini bir an olsun yalnız bırakmadılar. Yapılan otopsinin ardından Crooswijk’de bulunan gasilhaneye
getirilen Hümeyra'nın naaşı, daha sonra cenaze namazı için Rotterdam Mevlana Camii’ne getirildi.
Okul arkadaşları, akraba ve komşuları başta olmak üzere, Mevlana Meydanı'nı dolduran binlerce insanın göz yaşları, talihsiz 16 yaşındaki Hümeyra için aktı.
Genç kızın cenaze namazını katılanların arasında T.C. Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz, DENK Partisi Lideri Tunahan Kuzu, Hümeyra'nın babası ile yan yana saf tuttu.
Cenaze namazını T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu Din İşleri Ataşesi Ali Parlak kıldırdı. Hümeyra'nın babası Sadık Öz zorlukla ayakta dururken, namaz sonrası fenalık geçirdi. Hollanda medyasının yoğun ilgi gösterdiği cenaze namazına yaklaşık 4 bin kişi katıldı.
Kılınan namazın ardından talihsiz Hümeyra'nın naaşı, defnefşlmek üzere baba toprağı Karaman’a dualar eşliğinde yolcu edildi.


Yukarıda okuduğunuz haber, Hollanda medyasında da çok geniş yankılandı.
Ne var ki, aynı yayın organlarının çoğu, cinayeti bir 'Türk/İslam geleneği cinayeti' olarak damgalandı.
Hepimizi rahatsız eden bu haberlere reaksiyonda bulunan Hollandalılar arasında, vurgulama ile hemfikir olanlar çoğunluktaydı. Ama Hümeyra'nın katiline de lanetler yağdırılıyordu.

Bu duruma çok üzelen Zehra Sarıaslan, Hollandaca olarak yayınladığı mektubunda, cinayet nedenini Türk/İslam kültürüne bağlayanlara isyan etti.
Zehra sarıaslan Harderwijk şehrinde doğmuş. Önceleri pazar yerlerinde sebze ve meyve satmış, Sonra tahsiline devam etmiş ve Birleşmiş Milletler'de gençlerin temsilcisi olmuş.



Zehra Sarıaslan, İşçi Partisi'nden de meclis üyeliği için aday olmuş.
İşte Sarıaslan'ın yazdıklarından bir demet:

16 Yaşındaki Hümeyra'nın, 31 yaşında bir adam tarafından silahla vurulması haberi karşısında şaşkına döndüm. Ama bundan kötüsü, bu trajik olaydan sonra okuduğum çeşitli reaksiyonlar oldu. Kurban edilene gelen destek reaksiyonları yanında, kurbanın, cinayeti işleyen ile ilişkisi nedeniyle azarlayanlar da vardı. Bazıları bunu Türk/İslam kültürü ile bağdaştırıyor. Bu olayın, aynı kültürün problemli oluşunun kanıtı olduğunu söyleyenler var.

Öncelikle, Hümeyra ile suçlu arasındaki ilşki hakkında hiç kimse bilgi sahibi değil.
Hümeyra'nın bu adamla ilişkisi olabileceğinin yanında, belki de bu adam Hümeyra'ya sarkıntılık yapıyordu, Hümeyra da ret etmekten korkuyordu. Hiç kimse Hümeyra'yı ve aldığı terbiyeyi muhakeme edemez. Velev ki, bu kişi ile ilişkisi olsa da... Biz ne olduğunu bilmiyoruz. Belki manipüle edilmiştir veya şantaj yapılmıştır. Kendisi henüz 16 yaşında bir çocuktur. Herkes hata yapabilir ama hiç kimse hayatını tehlikeye atmaz. Kurban'ı, uygunsuz hareket veya aile terbiyesi almamakla suçlamak kolaydır. İnsanları önyargı ile suçlama girişimlerinden vazgeçmeliyiz.

Bunun yanında, reaksiyonlarda bir başka unsur daha var: Olanların 'Kültürel Çerçeve' olarak kurumlanması. Gerçeği yansıtmayan görüşler ve bilgi eksikliği, spekülasyona dayalı kapsamlı analiz ve görüşlere yol açmış. Olay, Türk veya islam kültürünün belirli bir sorununun bir sonucu olabilirmiş. Bu sorunu etnik bir arka plan, din veya kültür ile suçlamak için çok erken. Bu problemi, etnik geçmişe, din ve kültüre bağlamak saçmalıktır. Böylece gerçek problem bir kenara itiliyor ve kadınların bu tür şiddete maruz kalmalarını kolaylaştırıyor.
Hollanda'daki tüm kültür gruplarında, kadınları genelde bu tür şiddetin kurbanı oldukları araştırmalar sonucunda bilinmektedir. 'Kültürel Çerçeve' yapmak yerine ve bu olayı, yabancı düşmanlığı yapmak için kullanmak yerine, tüm bunlarla nasıl başa çıkılabileceğine bakmamız gerekir.
Polis, doçentler ve profesyonellerin katkısı ile kadınlara karşı şiddeti önleme konusu halledlmelidir. Böylece Hümeyra gibi kurban olmaz Taaa ki. egoları uğruna suçsuz kızları öldürmelerine son verilene kadar...


Sarıaslan'ın yayınladığı yazıda belirtilen 'Türl/İslam kültürü cinayeti' iddiası, elbetteki saçma bir iddiadır.
Cinayeti işleyen Bekir denen adama 'Manyak' demekten başka bir özellik tanıyamayız.
Bu manyağın Facebook sayfasına girdiğiniz zama, gerçek yüzünü göreceksiniz.
Ben gazetecilik anlayışı ile bu manyağın facebook sayfasını buldum ve inceledim.
Saçma sapan film görüntüleri doldurmuş sayfasına...

Cani, 'Eşkiya Dünya'ya Hükümdar Olmaz' filminden bir fragman yayınlamış.
Cinayetten sonra facebook'taki takipçiler tarafından küfür yağmuruna tutulan bu manyak, facebook sayfasına, 'Eşkiya Dünya'ya Hükümdar Olmaz' fiminden bir fragman koymuş.
Fragmanda, Hızır'ın eşi boşanmak istediğini söylüyor. Hızır da karısına şunları söylüyor:
'Bizde terketmek yok dedik, sen var dedin. Eğer ben buna izin veriyorsam, o kişi benim için ölmüştür. Sen de benim için ölü sayılırsın.'
Eşi, Hızır'a bir şey söylemeye kalkışınca, 'Sus, ölüler konuşmaz. Ben hakkımı helal etmiyorum' diyor Hızır.
Demek ki bu manyak, planını Türk/İslam kültüründen değil, mafyanın kurallarından araklamış.
İşte ben de, doğruysa şayet, 'Lanet olsun böyle gelenek ve göreneğe' diyorum.
Haaa, bir şey daha var: Radyo Televizyon Üst Kurulu RTÜK elemanları, televizyonlardaki söylemlere dikkat etmezlerse, çocuklarımız pek çok kötü şeyi televizyonlardan kapacaklar.
Bu ara, Hollanda'yı yönetenlere de bir çift sözüm var. Değiştirin artık şu insancıl (!) ceza yasalarınızı. En azından Bekir gibi canilere ağır cezalar koyun.
Hoş, bizim çocuklar, bu caniye ömür boyu hapis cezası verilmesi için imza kampanyasına başladılar bile. Bir saat içinde 3 bin imza toplanmış. Gerekli olan 40 bin imzayı bulmaları zor olmayacak. Belki de yüzbin, hatta milyon imza toplanacak.


İlhan Karaçay