Evlat, ebeveyn, öğrenci, eğitici... Siz kendi rollerinizi ve görev tanımlarınızı biliyor musunuz? Etrafınızdakiler rollerine ve yaşam görevlerine uygun mu?

"Kimin hayatını yaşıyorsun?"

Kadın erkek olarak ayrılan insan cinsinin, anne baba rolleri şeklinde yaşam görevleri vardır. Birçok rolümüz var. Evlat, ebeveyn, öğrenci, eğitici ve daha neler neler… Siz kendi rollerinizi ve görev tanımlarınızı biliyor musunuz? Etrafınızdakiler rollerine ve yaşam görevlerine uygun insanlar mı? Roller karışırsa yaşamınızda karışır.

Çocuk olamadan ergen, ergenlik yaşamadan yetişkin ve hızlı olgunlaşmış bir meyve olmanın verdiği çabuk çürüme, eskime yani yaşlanma yaşarsınız. Zamansız açan çiçek misali en ufacık darbede zedelenir, hayata tutunmaktan vazgeçebilirsiniz ya da varlığınızı fark etmeyen birileri tarafından ezilebilirsiniz.

Cinsiyet fark etmeksizin konuştuğum danışanlarım ve eğitim verdiğim öğrencilerimin arasında ciddi bir oranda sürekli yetişkin rolünü üstlenmiş ailesinin ebeveyni olmak zorunda kalmış, sıkışık insanlarla tanıştım. Görevini layıkıyla yapmadığı gibi kişisel sorumluluğunu da almayan, yaşam yükünü aile içinde en iyi taşıyacağına inandığı birinin sırtına rahatça yükleyen bencillerin darbelerine maruz kalmış, kendini unutmuş insanlar tanıdım.

Sınırları, prensipleri olmayan; hayal ve hedeflerini hatta ne isteyip ne istemediğini bilmeyen; yaşam planlarını başkalarının fikirleri, kararları üzerinden oluşturan ve uygulayan ve böylelikle de yaşadığını zanneden insanları gördükçe kendimi de sorgulamaya başladım. Hangi kar planımız yüzünden bu fedaları normal karşılıyoruz acaba? “Ben kimseden bir şey beklemem, içimden geldiği gibi iyilik yapıyorum, kar peşinde değilim; sevdiklerim mutlu olunca mutlu oluyorum,” cümlesinin tanımına tamamen inanmış ama kendi mutluluğu ile ilgilenmeyen, herkese empatik, kendine acımasız ve umursamaz, vazgeçer tavırda davranan insanlar gördüm. Ya siz? Tanıyor musunuz bu tanımlara uygun birilerini? Yoksa her gün aynada selamlaşıyor musunuz?

Aile içinde yaşanan kriz anları, ihtiyaç öncelikleri konuları gündeme geldiğinde ilk aklınıza gelen kişi kim? Kimden yardım almak istersiniz ya da başınıza gelen iyi ya da kötü durumu ilk olarak kiminle paylaşmak istersiniz? Ailede herkes her durumu size anlatıp destek ister mi? Ailenizdeki herkes sizin her şeyi başarabileceğinize eksikleri tamamlayabileceğinize dair güçte olduğunuza inanır mı? Ailedeki herkesin iyi ve kötü gününde daima başrolde misiniz? Peki, ya sizin ihtiyaç hissettiğiniz durumlarda etrafınızda kimler oluyor?

“Annem, babamın yüzünden çok mutsuzluk çekti. Hep sıkıntıdaydı bu yüzden rahat yaşasın istiyorum,” cümlesinin ardından kendini unutacak kadar, sadece babasının yarattığı duygusal gedikleri kapatmak, annesinin yaşadığı eksikleri tamamlamak çabasında olan hatta annesini memnun etmekle kalmayıp yine annesinin mutlu olması için kardeşlerinin de hayatını mutlu ve rahat geçirmelerini sağlamak amacıyla mücadele eden danışanlarımla karşılaştım. Tam tersi şekliyle babasını memnun etmek isteyen, bu uğurda kendi isteklerinden, hedefleri ve hayallerinden vazgeçenlerle de. Kendi hayatını yaşamadan başkalarınınkileri mükemmelleştirme çabasında olan örnek insanlardan bahsediyorum. Takdir görmek, onaylanmak, sevilmek ya da saygınlık kazanma çabasında bir yaşam yolculuğunda kaybolmuş, kendi rotasını kaybetmiş insanlar, yaşamın içinden sadece geçip gidiyorlar.

Ailelerinin öğretilerine uygun ve toplumda kabul görmüş kurallar, tabular hatta olması ve olmaması gerekenler başlıklı bir kılavuzu kendilerine rol model almış kimliksizleşmiş insanların kederli dünyasını yakından biliyorum. Kendilerinin olmadığı hayatlarını anlatıyorlar. Maruz kaldıkları baskı ve durumları neden normalleştirdiklerini sorduğumda, cevabını bilmediklerini görmek daha üzücü oluyor. 

İnsanların tüm davranışlarının altında yatan kök nedenler vardır. Bir sonraki yazımda bunlarla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunacağım. Çarpıcı diyorum çünkü okuduğunuzda kendimizde iyi özellik zannettiğimiz birçok davranışımızın kirli nedenlere bağlı olduğuyla yüzleşeceksiniz. Bu yazımda farkında olup olmadığınız aile içinde köle lider modunda yaşayan insanları işaret etmek istiyorum.

Köle liderler, hayattan ne istediklerini belirleyememiş, istemediklerini de normalleştirmiş ve sadece sorgulamadan, ondan istenen görevleri layıkıyla yerine getirme çabasında, herkesin hayatını yöneten insanlardır. Asistanlar, hizmetliler uşaklar gibi düşünün. Her işinizi onlar yapar, ortadan kaybolurlarsa düzen bozulur ve sizden daha iyi ihtiyacınız olan her şeyi bilirler. Neden hoşlanmazsınız, neyi en çok seversiniz gibi tüm bilgiler onlardadır. Yokluklarında değerleri anlaşılan bu köle liderler yaşamları boyunca adanmışlık şeklinde bir hayat sürerler.

Geleneklere, aile inancı ve kültürüne bağlı, sosyalleşme alanındaki tüm insanların kendisine biçtiği kıyafete uygun görev insanıdırlar. Herkes için aslında çok şey ama kendileri için hiçbir şeydirler. Çoğu şikâyetçi değildir. Sarsıcı bir yaşam hamlesi karşısında bazıları kendilerine gelir ve sorgulamaya, yargılamaya; görevi olarak üzerine yıkılan her şeyi teker teker atmaya, hayır demeye ve sınırlarını belirlemeye başladığında ise herkesin kızdığı, eleştirdiği, yargıladığı insana dönüşürler.

Bu yaşamsal sarsıcı durumların nedeni kişinin bir anda güç sahip olması olabilir. Ekonomik ya da kariyer anlamında güç sahibi olmaları kişide ciddi bir değişim yaratabilir.  Bazen de duygusal güç yani aşk da sarsıcı değişikliklere neden olabilir. Ben buna kendini fark etme darbesine maruz kalmışlık diyorum. En azından yaşamın hakkını vermek için nihayet o darbe sayesinde beklenen an gelmiş oluyor. Bu darbe sonrası yeni hayatına giden yol üzerindeki eşikten atlar atlamaz,  yaşamın içinde ne olup ne olmadığını bulabilirse, gerçekten yaşayıp yaşamadığını da kolayca anlar hale geliyor. O yaşamına yük ettiği insanlar ve görevlerinin altından yani insanların bencillik enkazının içinden çıkıp ayağa dikilir dikilmez kendi yaşamına baktığında dönüşüm başlıyor.

İstemediğimiz her şey hayatımızda olabiliyor hatta istediklerimizde ama dengesinin önemini belirlemek lazım. Hangi taraf daha fazla? Hayatımızın istediğimiz için yaşanan kısımları ne kadar? Ya istemediklerimiz?

Şimdi hayatınızda sizin için önemli olan beş sorumlu olduğunuz alanı seçin. Sadece beş tanesi yeterli. Öncelik sıralamasına göre bir küçük not defterine yazın. Bitince lütfen okuyun. Her sorumluluğu yerine getirme başarınızı % olarak yazın. %100 tamamlanasıya kadar oranlayın lütfen.

Kişisel sorumluluğunuz için yeterliliğiniz % kaç? %60 ve üzeriyse kendinize haksızlık etmiyorsunuzdur. Bu güzel. Yüzdelik dilimde sizden hiç söz etmediyseniz yani ilk beş sorumluluk listenizde ilk sırada değilseniz, bu durum tehlikeli. Kendi hayatınızın içinde değilsiniz demektir. Sorumluluk listenizde kendinizden bahsettiniz ama %50’nin altındaysanız da iyi değil, bilginiz olsun. Peki, şu an kimin hayatını yaşıyorsunuz?

Ertelediğiniz her şey, kişisel yaşamınızdan sizi uzaklaştırmış demektir. Yaşamda denge değerlidir. Yeniliklerden korkmayın. Yaşadıklarınızdan şikâyetçiyseniz ve sürdürüyorsanız bunun suçlusu sizsiniz dostum. Kimse size köle lider olmanızı teklif etmedi. Siz kabullendiniz, diyorum. Kader seçemediğimiz ailede doğmaktır. Sonrası bizim tercihlerimizden oluşur. Şimdi şunun karını ver dostum. Köle lider mi olacaksın, iyi bir lider olup hem kendi hayatını elinden bırakmadan yönetecek hem de sevdiklerinin hayatına kolaylıklar mı sağlayacaksın?

Nazan Arısoy