Yeneroğlu: “Avusturya’da camilerin kapatılması demokratik toplum düzeninin temel değerlerine aykırıdır!”

AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Avusturya Hükûmetinin aldığı 7 caminin kapatılması ve bazı imamların sınır dışı edilmesi kararına “Avusturya’da camilerin kapatılmak istenmesi demokratik toplum düzeninin temel ilkelerine aykırıdır. Din, ifade ve toplanma özgürlüğünü hiçe saymaktadır. Hükûmet yetkililerinin “Daha yolun başındayız“ demesi ülkedeki Müslümanların ve azınlıkların gelecekte daha çok baskıcı ve antidemokratik kararlarla karşı karşıya kalacaklarını göstermektedir.” sözleriyle tepki gösterdi. Yeneroğlu açıklamasında şunları kaydetti:

“Avrupa’da artık neredeyse her gün Müslümanlarla ilgili hayrete düşüren gelişmelerle karşılaşıyoruz. Irkçı populizmle gündemden düşmeyen Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz, bugün ülkedeki 7 camiyi kapatacaklarını ve 260 imamdan 60’ını aileleriyle birlikte sınır dışı edeceklerini söyleyerek özgürlüklerden ne anladığını bir kez daha gösterdi.

Avusturya hükûmetinin bu tutumu evrensel hukuk normlarına ve birlikte yaşama kültürüne aykırıdır. Din, fikir ve toplanma özgürlüğünü hiçe saymaktır. Avusturya’da 260 bini Türk olmak üzere 600 bin civarında Müslüman yaşamaktadır. Bu kitlenin o ülkeye değer kattığı ve çoğulcu toplumun bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Avusturya’da sözde “siyasal İslam” ile mücadele adı altında camilerin kapatılmak istenmesi ülkede İslam düşmanlığının hızla yükseldiğini ortaya koymaktadır. Sudan sebeplerle temel hakları çiğneyen bu yasakçı uygulama, ülkedeki ırkçı popülizmin bir sonucudur. Dünyaya demokrasi dersi veren Avusturya için bir utanç vesikasıdır. Hiçbir ibadethane yasa dışı değildir. Bu müdahalelerin İslami cemaatlere yönelik baskıyı artırma ve İslam düşmanlığını körüklemeyi amaçladığı aşikârdır.

Avusturya zaten 2015 yılında İslam yasasının yenilenmesiyle birlikte kendi temel iddialarından saptığını göstermişti. Bu sapma yeni ÖVP/FPÖ koalisyonu ile birlikte daha da açığa çıktı. Bu yaşananlar artık Avusturya’daki özgürlükçü ve hukuka dayalı aynı zamanda din özgürlüğünü de garanti eden zeminden uzaklaşılmaya çalışıldığını ortaya koymaktadır. Toplumda korku inşa eden baskıcı ve ötekileştirici bir siyaset anlayışı ile nefret dili demokratik bir ülke için uzun vadede sürdürülebilir değildir. Ayrıca Avusturya’daki azınlıkların barışçıl ve birlikte yaşam ortamını olumsuz yönde etkileyecektir.

Irkçı popülizmin Avusturya Hükûmetini ne kadar tetiklediğini gösteren bu uygulamalara karşı Avusturya'da özgürlükçü demokratik düzenin muhafaza edilebilmesi için başta Müslümanlar olmak üzere kimse sessiz kalmamalı. Unutulmamalıdır ki; susanlar yarın bu uygulamaların adresi olacaktır.”