Covid -19 sürecine baktığımızda sadece Avrupa'da değil tüm dünyada başlık olarak tartışılan konuların başında, covid-19 un uluslararası sisteme etkisinin nasıl olacağıdır.
Tüm bu tartışmalar sonrası ise bütün  dünyadan farklı sesler gelirken ortak olarak yankılanan tek slogan,"Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak."
Tarihten bu yana baktığımızda mevcut sistemlerin belirli zamanlarda değişikliğe gittiği ve ya kendini yenilediği bir gerçektir.
Yaşadığımız bu tür süreçler sonrası ise gerek  insanların yaşantısında ki davranışları gerekse devletlerin davranışları mutlaka değişiklikleri beraberinde getirecektir.
Fakat bu uluslararası bir sistemi beraberinde getirir mi konusunda ben çok emin değilim diyor Prof.Dr. Mehmet Şahin.

Değerli okurlarım herkesin merak ettiği bu önemli konuyu alanında en iyilerden biri olan akademisyen,araştırmacı yazar,Ortadoğu ve aynı zamanda siyaset  bilim uzmanı benimde çok kıymet verdiğim değerli hocamız Prof.Dr. Mehmet Şahin ile yapmış olduğum söyleşide uzun uzun konuştuk.
İşte büyük bir keyifle kaleme aldığım kafamızda ki tüm soruların yanıtı bulacağımız o söyleşi..

Değerli Hocam,geçmişe baktığımızda savaşlar ve pandemiler sonrası mevcut sistemlerin artık yeterli olmadığına kanaat getirilmiş ve her defasında yeni bir sistem arayışına girilmiştir. Sizce uluslararası sistemin komple değişmesi ne kadar mümkün?
Değişen sistemlerde küresel güçlerin etkisi nasıl olmuş?
Devletler politikalarını neye göre belirlemiş ve hangi siyasi formül ile uzun soluklu yol alınmıştır?

Uluslararası sistemden bahsettiğimiz de  genelde geçmiş siyasi tarihe bakmak gerekir. Sosyal ve siyasi olaylarda biz özellikle laboratuvara bakarız. Çünkü lâboratuvar bizim için tarihtir.
Bu şekilde olayların nasıl gerçekleştiğini daha iyi görürüz.
Genelde uluslararası sistemlerin yıkılışları ve çöküşleri büyük savaşlarla gerçekleşmiştir. Büyük savaşlarla sistemler yıkılmış ve onun sonucunda sistem kurulmuştur. Örneğin Avrupa'da 30 yıl savaş olmuş arkasından bir sistem kurulmuş ve yine tüm Avrupa'yı altüst eden Napolyon savaşları gerçekleşmiş sonrasında ise bir Viyana düzeni kurulmuş, ta ki birinci dünya savaşına kadar devam etmiş.
Birinci dünya savaşı sonrası tekrar yeni bir düzen inşa edilmiş.
"Birinci dünya savaşında kurulan düzenin ise ikinci dünya savaşından sonra tekrar yıkıldığını ve iki kutuplu bir uluslararası sisteme geçiş yaptığını görüyoruz."

1989/90 yıllarına kadar devam soğuk savaş sonrası sistem değiştimi değişmedimi tartışmasını beraberinde getirirken,düzen ve düzensizlik tartışmaları ise Avrupa'da ve tüm dünyada konuşulmaya başlamıştır.
Uluslararası sistemde yapılara baktığımız da burda kastedilen birleşmiş milletlerin yapısını örnek verebiliriz.
Ekonomik anlamda baktığımız zaman ise dünya ticaretinin nasıl ve kimlerin elinde olduğunu biliyorsunuz. Özellikle siyasi organizasyonlar ve gümrük tarifelerinin de aynı şekilde devam etmekte olduğunu görüyoruz.
"Sistemin sahipleri olan belli güçlü devletler var. Bu devletler de artık sistemin değişmesini istiyorsa sistem değişiyor. Eğer bunlar istemiyorsa sistem tamir ediliyor,değişmiyor."

Burada anlıyoruz ki uluslararası sistemler komple köklü bir değişime gitmiyor.
Dünya da ki değişimlere göre kendi içinde değişikliğe gidip ufak tamiratlar geçiriyor.
Hepimizin bildiği gibi soğuk savaş bittikten sonraki süreçte,"Acaba çok toplu sisteme mi gidiyoruz yoksa tek kutuplu sistem mi?" sorusu sormaya başlandığın da, ABD kendi zaferini ilan ederek bu soruya cevap verdi.
İşte o dönemlerde  Francıs FUKUYAMA ile dünyanın sonu tartışmaları yaşanmaya başladı.
Tüm  bu tartışmalar sonrasında sistem yine devam etti ve en büyük tartışmasını soğuk savaş bitince yaşadı.

Dünyanın gidişhatında savaşlarla devam eden sistemlerin yıkılmadan kendi içlerinde nasıl değişime gittiğini geçmişe baktığımızda şu şekilde örneklendirebiliriz.
Soğuk savaş bittikten sonraki sürecin,yani 89-90 dan başlayıp 11 Eylül'e kadar devam ettiğini görmekteyiz.Temel kurumlar devam ederken mevcut cari sistem tartışması 11 Eylül'e kadar devam etmiştir.
11 Eylül ile birlikte ortaya çıkan bu durum küresel sistemde belli başlıkların değişmesini beraberinde getirdi ve 11 Eylül'den sonra "Küresel Terörizm" adı altında yeni bir tartışma gündeme geldi . Uluslararası sistemin sahipleri tüm bu yaşananlara bir cevap verme gereği duydu ve dediler ki,"küresel teröre karşı birlikte mücadele edeceğiz."
"Bügün olduğu gibi 11 Eylül sonrası da herkes aynı ağızdan şu sloganı kullandı; Artık 11 Eylül'den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak"

11 Eylül'den 2019 yani covid-19 a kadar bu şekilde devam etti.
Burada birinci tartışmanın soğuk savaş sonrası ikinci tartışmanın ise covid-19 ile başladığını görüyor ve yine aynı şeyi söylüyoruz.
"Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak"
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak sistem tamamen değişecek mi diye sorduğumuzda kimse bunun cevabını veremiyor. 

Sistemin değişmesi için küresel sistemin sahiplerinin ne yapmak istediklerini iyi okumak lazım. Bir çoğumuzun bildiği gibi kuresel sistemin sahipleri Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin beş önemli üyesinden oluşur.
Bunlar ABD,Rusya,Çin,İngiltere ve Fransa'dır.
Covid-19 dan sonra bu beş ülke kendi aralarında rekabet yaşasa da, biz sistemi değiştireceğiz elimizdeki fırsatları tepiyoruz  bir tarafa atıyoruz. Dünya'da ki başka ülkelerin yeni sistemde yer almasını istiyoruz demeyecektir.

Şu an baktığımızda covid-19 ekonomik olarak ABD, Fransa,İngiltere gibi ülkeleri ciddi anlamda etkiledi.
Küresel güçler ekonomik anlamda sekteye uğradıklarında merkezlerini değiştirir mi? yani Çin'e doğru bir kayma görebilirmiyiz?
Şayet sistem içerisinde değişikliğe gidilir ise ki bu mümkün görünüyor, bu süreçten sonra Devletler politikalarını ne ye göre nasıl belirleyecek?

Mevcut sistem içinde güç kaymaları olur bu sistemin hemen değişmesini sağlamaz
Mesela Avrupa birliğinin son pozisyonu, ABD'nin buna yeteri kadar cevap verememesi bugüne kadar bizim bildiğimiz güçlü uluslararası yapıların ve devletlerin aslında bu kadar parlak olmadıklarını gösteriyor.
Bunların yaldızlarının dökülmeye başlaması gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda güç kaymaları olacak diye gözüküyor.
Bu noktada şunu görmek lazım.Dünya eskisi gibi olmayacak derken sistem içi güç dengelerin de değişim olacaktır.
Sistem içi güç odaklarının yapılarında işleyişlerinde fonksiyonlarında değişime gidilecektir ama sistemin tamamen değişeceğini beklemek çok erken bir yorum olur diye düşünüyorum.
Bu neyi sağlar biliyor musunuz aslında birincisi devlet tanımı değişecek.
Şöyle ki, bu güne kadar bildiğimiz daha çok itibar gören bir liberal devlet tanımı var.
Devletlerin vatandaşlarının güvenliğini sağlamak noktasında önemli adımlar atacağı,gerek dış politikada güvenliği sağlamak gerekse sağlık ve gıda konularının daha çok hatırlanacağı bir sürece gireceğiz.

Artık devlet tartışılacak . Devletin fonksiyonları devletin ödevleri ve görevleri tartışılacak. Bugüne kadar bizim bildiğimiz liberal dünya düzeninde ki devlet tanımında bir farklılaştırma olacağını rahatça söyleye biliriz.
Daha açık ifade etmek gerekirse İngiltere ve ABD veya bazı Avrupa devletlerine baktığımızda kendi insanına karşı bile yanlış bir tutum içinde olan ülkeleri görüyoruz.
"Belli yaşlıları gözden çıkartıyorlar. Yaşlıların veya üretimde fazla katkısı olmayan kesimlerin gözden çıkartılması ise kamusal vicdanı rahatsız eden bir durumdur."

Bu süreçten sonra bunun böyle olamayacağını sosyal devlet olgusunun daha ön planda olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bugün ABD başta olmak üzere bazı batı ülkelerinde covid-19 tedavisinin veya bu konuda insanların  karşı karşıya kaldıkları durum bize şunu gösterdi,mevcut kurulu sistem artık vatandaşlarını mutlu edemiyor.
Bu açıdan vatandaşların artık devletten beklentilerinin farklılaşacağı bir noktaya gelecek ve devletlerinde  ödevleri, görevleri,fonksiyonları noktasında yeni bir tanımlama gerekecektir.

Diğer sorgulanacak bir konu ise, uluslararası örgütlerin ve kuruluşların başarısızlığı.
Uluslararası örgütler örneğin başta covid-19  konusunda Dünya Sağlık Örgütü'nün isteklere yetersi ve cevapsız kalışını ABD devlet başkanı Trump, yapmış olduğu açıklama da Dünya Sağlık Örgütü'nü suçlayarak Covid-19 sürecindeki başarısız olmalarından dolayı ABD'nin vermekte olduğu fonu keseceğini açıkladı.
"Tüm bu yaşananlardan anlıyoruz ki, ikinci dünya savaşından sonra oluşturulan uluslararası sistemin mevcut yapısında oluşturulan örgütler küresel anlamda cevap veremiyor."

Covid-19 Çin'in Wuhan şehrinden tüm dünyaya yayıldı. Şu an baktığımızda Çin'de hayat normal devam ediyor. Çin'in hastalığı önleme konusunda uyguladığı politika belki tartışılabilir. 
Fakat başından beri baktığımizda ülkeler kendi çapında uyguladıkları  politikalarıyla çözüm üretmeye çalışıyor. Yani problem"Global" çözüme ise "Ulusal" şekilde ele alınıyor. 
Her ikisine de global yaklaşılması çözümü daha etkili yapmaz mıydı?
Avrupa Birliği ülkelerinin ise bu konuda  birbirlerine gereken desteği veremediklerini görüyoruz. Beklediği desteği göremeyen AB'ye bağlı ülkeler önümüzdeki süreçte AB'ye karşi nasıl bir tutum sergiler? 
Brexit olayından sonra hala kendine gelemeyen AB kendi içinde nasıl bir çatışma yaşar sizce?

Bu çok ciddi bir sorun aslında.
Sebebi ise sorun küresel ise mücadele de küresel olması lazım
Elbetteki devletler tek başına kendi vatandaşlarını korumak için daha fazla çaba işine girerler ama küresel anlamda da işbirliği olursa bundan daha iyi  ve daha kolay sonuç alırlar.

"Covid -19 küresel bir sorun ama küresel anlamda cevap verilemediği için ulusal cevaplar alıyor. Sizinde bahsettiğiniz gibi her devlet kendi cevabını arıyor. Dolaysıyla küresel sorunlara ulusal cevap veriliyor."

Bu şu anlama geliyor küresel örgütler BM'nin ilgili organları bu küresel soruna cevap verecek yapıda değil.
Fakat burada devletler bencil davrandıkları ve mümkün olduğu kadar maliyet ödemek istemedikleri için Avrupa'nın yaşamış olduğu sorun bu noktaya geldi.
Ortada kazanç var iken herkes paylaşıyor ve bu durum AB içindeki ülkeleri son derece memnun ediyordu. Fakat maliyet ortaya çıktığı an herkes farklı davranmaya başladı

Şimdi dünya geneline baktığımızda da bunu görüyorsunuz ülkeler başka ülkeleri bırakın,kendi insanının dahi ihtiyacını karşılamak istemiyorlar
Kendi insanını gözden çıkaran bir yapının başka ülkelerin insanına para aktarmasını kimse bekleyemez.
Ulus üstü yapılar diye bahsettiğimiz AB gibi yapılar en büyük darbeyi covid -19 ile birlikte yaşadı.
Avrupa Birliği bugüne kadar eleştirileri sadece dışarıdan aldı. Bu eleştiriler ise müzakere sürecinde olan Türkiye örneği gibi ülkelerden ya da AB dışındaki ülkelerden geldi.
AB temsilcileri ve içinde bulunduğu devletler bu eleştirileri görmezden gelebiliyordu.
Fakat şimdi olay şekli değişti.Artık eleştiriler AB'nin kendi içinden gelecek ve bu AB açısından büyük bir tehlike arz edecektir.
"Görüyoruz ki covid-19 un getirileri AB'yi bilinmez bir sürece getiriyor. Henüz Brexit sonuçlarını hazmedemeyen Avrupa covid -19 un olumsuz sonuçları ile karşı karşıya kalmıştır."

AB'nin önemli ülkeleri Fransa,Ispanya,italya'dan gelen açıklamalara baktığımızda AB'nin bir çözüm olamayacağını covid-19 dan sonra AB'nin konumunun tartışacaklarını ve bunu gündeme getireceklerini söylediler. Hatta bazı ülkelerin AB bayraklarını indirdiğini gördük. Covid-19'un  AB'nin merkezini çok sert şekilde vurduğu anlaşılıyor.
Gerçek şu ki,covid-19 sürecinde maalesef küresel bir ortak çaba ortaya koyamadı ülkeler.
Lâkin bu süreçte ilginç bir ülke ön plana çıkıyor O'da Türkiye. Bunuda belirtmekte fayda var.

AB nin kendisini eleştirmeye başlayacağı bir sürece giriyoruz.
AB'nin kendisini eleştirdiği bu noktada,Türkiye'ye karşı bakış açısı değişir mi sizce?

Avrupa birliği yaldızlarını Türkiye ise artık motivasyonunu kaybetti.
Bizim için artık Avrupa Birliği'nde olmak değil AB süreci faydalı olmuştur.
Artık Türkiye de bunu rahatlıkla kullandı. Demokratikleşme anlamında olsun belli kriterleri kabul etme anlamında olsun ciddi yol katetti.
Hatırlarsanız şöyle bir konu gündeme gelmişti, "AB kriterleri yoksa Ankara kriterleri ile devam ederiz."
"Şimdi AB tartışılırken dağılma sürecine girerken Türkiye'nin kalkıpta bütün enerjisini AB yönünde harcamasını kimse beklemesin."

Son olarak sormak istediğim siz aynı zamanda Ortadoğu uzmanısınız.
Ortadoğu hepimizin bildiği gibi yıllardır kaynamakta olan bir kazan. Sizinde ifade ettiğiniz gibi dünyada ki sistemi elinde tutan ve istedikleri gibi şekil veren bir küresel güç ile karşı karşıyayız. 
Bu güçler son yıllarda yeni dünya haritasını çizmek için çok daha aktif bir şekilde Ortadoğu'ya konsantre olmuşlardır.
Covid -19 sonrası küresel güçlerin merkezi değişirse Ortadoğuda daha farklı bir politika uygulanması mümkün mü?
Türkiye'nin bölgede ki küresel anlamda ki gücü ve etkisi Türkiye'ye karşı bakışı değistirir mi?
Siz Ortadoğu'da kısa veya uzun vade içersinde nasıl değişiklik görüyor sunuz?

Ortadoğu'da kısa dönemde istikrar beklemek zor. Sebebi şu an Afganistan, Pakistan hatta Fas'a kadar olan coğrafyaya baktığımızda devletlerin ortadan kalktığını ve Ortadoğu'da devletsiz coğrafyaların ve  bölgelerin oluştuğunu görüyoruz.
Bu yapı içerisindeki boşluğu bazı faktörlerin doldurduğu ve bunların önemli devletlerle ilişkilerinin olduğunu açıkça ortadadır.
"Devletleri yıkmak kolaydır fakat inşa etmek çok zordur."

Dolayısıyla Ortadoğu'da kısa ve orta vadede istikrar bekleyemeyiz.
Fakat ne olur, Türkiye'nin covid-19 sürecinde ortaya koymuş olduğu başarı Türkiye'ye olan ihtiyacı artıracağı gibi Türkiye'ye karşı davranışı da değiştirecektir.
Bir kısım ülkeler bundan rahatsızlık duyabilir fakat diğer bir kısım ise bu kadar yoğun coğrafyada istikrarın olmadığı bir bölgede devletle çalışmayı tercih ederler.
Dolaysıyla Türkiye'nin bu süreci kazasız belasız atlatması ve bugüne kadar ortaya koymuş olduğu başarıyı sürdürmesi' Türkiye'nin bölge de ki ve küresel anlamda ki yetkisini arttırıcı bir durum ortaya çıkartır.
"Kısa vadede baktığımızda covid-19 Ortadoğu'da olanları biraz perdeledi fakat ortadan kaldırmadı. Covid-19 dan sonraki süreçte perde kalkacak ve yine aynı sorunlar devam edecek gibi görünüyor."

Uluslararasi sistemde  güç kayması yaşanır küresel güçler Çin merkezli bir yönetime gitmek durumunda kalırsa, Sizce Ortadoğu politikası daha farklı uygulanır mı?

Avrupa birliğinin olumsuz bir sürece evrilmesi ve ABD nin kötü bir sınav vermesi devletlerin bakışını Asya'ya doğru çevirebilir.
İşte güç kayması diye kastettiğim bu.
Sadece AB ye bağlı olmanın yeterli olmayacağını dış politikalarını çeşitlendirme noktasında Ortadoğu'daki ülkelerin farklı güç odaklarına bakışlarının değişeceğini söyleyebiliriz.
Gördüğüm kadarıyla şunun işaretleri başladı.
Covid-19 dan sonraki süreçte zaten ABD ve Çin arasında var olan küresel rekabet artarak devam edecektir.
ABD birinci tehdit bolarak Çin i görüyor.
Dolaysiyla bunun için küresel anlamda da bir işbirliği yapamıyorlar.
ABD den gelen açıklamaya baktığımızda bu salgının Çin'den çıkmasından dolayı bunun cezasının Çin'e ödetileceğine dair söylemler basında yer aldı.
Buda bize şunu gösteriyor batı dünyası Çin'i suçlayacaktır.
"Cavid -19 un çıkardığı maliyeti birlikte karşılayalım yerine birbirlerini suçlayarak rekabeti daha da fazla devam ettireceklerini anlıyoruz."

Sistemlerin hangi aşamalarda nasıl değişime uğradıklarını geçmiş ve yakın tarihten örnekler vererek bizi aydınlatan değerli Hocamıza teşekkür ediyorum.
Covid-19 sobrasi olası değişiklikler olacaktır mutlaka. 
Bizler bu degisikliklerin belirli güçlerden yana değilde insanlıktan yana olumlu bir şekilde gerçekleşmesini umut ediyoruz. 
Yaşanabilir güzel bir dünya için, sevgiyle kalınız. 

Saygılarımla,
Saadet Koral

[email protected]