Mühteşem tarihi eserleri ile Türk dünyasının göz bebeği, Türk tarihinin serveti,dünyanın en güzel şehri “ İSTANBUL” ,. Her insanın hayalinde yaşamak istediği, aşkların, güzel anıların, rüyalar şehri, martıları, denizi, vapurları, minareleri, camileri, kiliseleri, havraları, sokakları, iki kıtayı birleştiren boğaz köprüleri ile iki kıta üzerine kurulmuş bir şehir…
Aşk, medeniyet, roman, şiir, sanat ve kalabalıkların sehri…
Şair Nedim’in ifadesiyle;
Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır
Bir sengine yek pâre Acem mülkü fedâdır
Bir gevher-i yekpare iki bahr arasında
Hurşîd-i cihan-tâb ile tartılsa sezâdır
Necip Fazıl Kisakürek’in ifadesi ile İstanbul;
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Nazım Hikmet Ran´ın ifadesiyle;
Dur! bırak, kalsın, açma televizyonu
Bana istanbulu anlat nasıldı?
Şehirlerin şehrini anlat nasıldı?
Beyoğlu sırtlarından yasak gözlerimle bakıp
Köprüler, sarayburnu, minareler ve halice öv
Diyiverdin mi bir merhaba, gizlice
İnsanlar gülüyordu de
Trende, vapurda, otobüste
Yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle.
Hep kahır, hep kahır, hep kahır
Bıktım be…





Ümit Yaşar Oğuzcan’ın ifadesi ile:
İşte İstanbul
yorgun şehir
işte canından bezmiş boğaz vapurları
kederli tramvaylar
ve Galata Köprüsü’nden
telaşlı insanlar geçmektedir
bir gizli sevinç mahzun gözbebeklerimde
eriyen bir sükun kaldırımlarda adım adım
işte İstanbul
İstanbul dedim de seni hatırladım.
Yorgun şehir İstanbul;
Meydanlar, metrolar, vapurlar, sokaklar, restaurantlar, alt – üst geçitler, çiçeklerle ve lalelerle donanmış parklar ve bahçeler, sakınlığı, kibarı, kabası, yüzsüzü, somurtganı, güler yüzlüsü, nazik hanımefendi asaletli zarif ve güzel kadınları, elinde sigarası, ağzında şap şup eden sakızı çırkın ve kadınlıkdan nasibini almamış kadınları, çapulcusu, dilencisi ile hep koşturan ve koşuşturan kalabalıklar, otobüsler, dolmuşlar ve taksiler………
Arayanın;
İlmi, estetiği, güzelliği, nezaketi, duyarlılığı, kitabı, kalemi sanatı, sanatçıyı, müziği, tiyatroyu bulduğu şehir.
Arayanın;,
Barı, pavyonu, yalanı, kavgayı, belayı, namusu, namussuzu, belayi kargaşayı bulur…
Arayanın;
Camiyi, kiliseyi, havrayi, tekkeyi, türbeyi, kabrıstanı, şadirvanı, ahlakı, imanı, imansızı, ihlası bulur..
İSTANBUL; Senden karşılık beklemeden , sadece onu sevmeni bekler senden…Asık olur bağımlılık yapar sende…Bütün olumsuzluklara rağmen insanı hareketlendiren mutlu kılan bir şehir..
Yalnız yazdıklarım bu şehirde yaşayan, yaşamaya çalışan her insan için geçerli değildir ..Varlıkla yokluk arasında ki o İNCE ve KIRILGAN ÇİZGİ’de duran veya durmaya çalışan milyonlarca insanı yoruyor, mutsuz ediyor, bu şehirde iki insan var, zengin veya fakir ortası yok…
İSTANBUL’un ekonomik, sosyal ve siyasi nimetlerinden oldukça yararlanan sosyal bir sınıf, bunun yanında bütün nimetlerden ancak karnı doyacak kadar yararlanabilen sosyal bir sınıf. Bu durum insanlarla beraber İstanbul’u YORUYOR ve makas gittikçe açılıyor.
Ne kadar yol, metro, havalimanı üst geçitler, metrobüs yolları gibi ulaşımı kolaylaştırıcı önlem alınırsa alınsın şehir yorgun düştüğünden ve yorgun yaşlı binaları ile artık İstanbul yükünü kaldırmak için zorlanan bir hamal’a benziyor..Ayakları, beli artık yük taşıyacak durumdan uzak…
Ama bütün bu olmusuzluklara rağmen İstanbul sevilmeye, saygı duyulmaya değen bir şehir..
Yahya Kemal Beyatlı bir şiirinde;
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Nice revnaklı şehirler görülür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.''

Saygılarımla,
Kamil KOPUZ
02 Haziran 2016 İstanbul, Çamlıca..