Moderatörlüğünü Aydemir Çetin'in yaptığı panele eski Hollanda milletvekillerinden Ayhan Tonca, Avrupa İslam Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Aliye Çınar, İşkadanı ve siyasetçi Cemile Sezer, İslam Hukuku Öğretim Görevlisi Mevlüt Koç konuşmacı olarak katıldı.



T.C. Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız başta olmak üzere çeşitli Hollanda Türk STK temsilcilerinin yanı sıra, Türk siyasiler, basın mensupları ve vatandaşların katılımı ile gerçekleşen Panel planlanan süreden bir saat daha fazla sürdü.







Bizim Hollanda Platformu Başkanı Fehmi Uzun’un hoş geldiniz konuşması ile başlayan panelde Uzun, “ Yaşadığımız toplumda son zamanlarda meydana gelen olayları masaya yatırmak, çözüm aramak, tavsiyelerde bulunmak için düzenlemiş olduğumuz bu programın bu akşam ilkini gerçekleştiriyoruz. Değişik tarihlerde ve şehirlerde bu tür programlar düzenlemeye devam edeceğiz” dedi.



Panelistler programın ilk bölümünde kendilerine ayrılan eşit zaman diliminde panelin temasına uygun olarak konuşmalarında yaşanan sorunlara teşhis koymaya çalıştılar.



Mevlüt Koç: Hollanda’ya yakışmadı



Kendi pencerelerinden ve uzmanlık alanları çerçevesinde olayları değerlendiren panelistlerden Mevlüt Koç olayların temelindeki sorunun bir ırkın kendini diğer ırktan üstün görmekte yattığını vurguladı. Koç konuşmasında, “ Biliyorsunuz bu yeni bir şey değil. Yaratılanın kendini diğer bir yaratılandan üstün görmesi insanlığın var oluşu ile başlar. Şeytan kendini ateşten, Adem’in çamurdan yaratıldığını söyleyerek kendini Adem’den üstün görmesi ile başlayan bir sürecin günümüze kadar gelmesidir” dedi.



11 Mart 2017 gecesi kendisinin de Rotterdam Başkonsolosluğu önünde olduğunu belirten Koç, “ Polis kendisine verilen yetkilerle hiç nazik davranmadı. Ben de o kargaşada hiçbir taşkınlık yapmamama rağmen 5 kez jop yedim. Nazik olarak bildiğimiz Hollanda Polisi hiç de nazik değildi. Adete olayları körükledi. Polisin bu tutumuna rağmen yine de insanlarımız sağduyulu davrandı. Aslında Hollanda Türklere bir teşekkür borçlu. 11 Mart gecesi yaşananlar ve polisin aldığı emirle tutumu Hollanda Kültürüne, hoş görüsüne, demokrasi anlayışına yakışmadı” diyerek konuşmasını tamamladı.



Cemile Sezer: Hollandalıların korkuları arttı



Cemile Sezer ise “Hollanda benim birinci ülkem” dediği için zaman zaman Türkler tarafından ağır eleştirilere uğradığını, hatta vatan haini olarak adlandırıldığını söyleyerek başladığı konuşmasında, korkuların zirve yaptığını söyledi. Bu korkuları Hollandalıların Türklerden, Türklerin Türklerden olmak üzere ikiye ayrıldığını belirten Sezer, yapacağı bir toplantı bir proje için kiralayacağı salonun kendisine verilmediğini ifade ederek, salon sahibinin, “ Ben bu kadar çok Türk’ü bir arada görmek istemiyorum” dediğini söyledi.



Sezer konuşmasının devamında 11 Mart gecesi yaşanan olaylara durup dururken gelinmediğini vurgulayarak, “2012 yılında Hollanda Türkiye dostluğunun 400. Yılı kutlandı. 2013 yılında ailesinden alınıp koruyucu aileye verilen Yunus olayı yaşandı. 2015 yılında Hollandalı bir gazetecinin Türkiye’de tutuklanması, ardından Ebru Umar’ın göz altına alınması, 2016 yılında Türkiye’de darbe girişimi sonrası Hollanda’da yapılan protesto eylemlerinde binlerce kişinin bayraklarla Erasmus köprüsünde yürümesi bu korkuları artırdı. 11 Mart gecesi iki tarafında yanlışı var. Belediye başkanı kendisinin yanlış bilgilendirdiği söylüyor. Bu olaylar bizi 15 yıl geriye götürmüştür. Özeleştiri yapmak zorundayız” diyerek sözlerini tamamladı.







Ayhan Tonca: Mesele İslamofobi eşittir Erdoğanafobi




Sadece Hollanda’da değil tüm batı dünyasındaki korkunun temelinde İslamofobi olduğunun altını çizerek konuşmasına başlayan Ayhan Tonca, siyasi literatüre bir kelime daha ekledi. 1985 yılına kadar Hollanda’da yaşayan Türkler için kalıcı politikalar üretilmediğini öne süren Tonca, “ 1985 yılında ana dil dersleri okullardan kaldırılarak, yaşadıkları topluma daha iyi ve çabuk entegrasyonun sağlanacağı düşünüldü. 11 Eylül 2001’den sonra tüm dünyada olduğu gibi İslamofobi oluşan Hollanda’da Türk demek Müslüman demek, İslam demek olarak algısı oluştu. Erdoğan’a kadar Türkiye’deki yöneticiler batı ülkelerine karşı hep ılımlı, onların istediği şekilde davranan idarecilerle yönetildi. Fakat Erdoğan’ın dinine bağlı muhafazakar olması korkuları artırdı. Aslında korkuları Türklerden değil, Türklerin İslam'a bağlı olmasından kaynaklanıyor. Şu anda bu korku Hollanda’da ve Batı ülkelerinde Erdoğan üzerinden yürütülüyor. Türkiye’de sol eğilimli idareciler başta olsaydı, olaylar bu şekilde gelişmezdi. Hiç kimse cebine Hollanda pasaportu koymakla Hollandalı olmadı. Hollanda baba vatanımız, Türkiye anavatanımız. Gelinen nokta ya ananı seç, ya babanı diyorlar. Yapmamız gereken bizim burayı yurt edinmemiz. Bizim Hollanda’yı da anavatanımız kadar sevdiğimizi anlatmak zorundayız. 15 Temmuz’da Türkiye’de olduğu gibi burada da bir şey olsa ben inanıyorum ki buradaki Türkler, Hollandayı savunmak için Türkiye’de olduğu gibi bir an bile düşünmeden Hollanda için kendilerini tankların önüne atmaktan çekinmezler. Tüm dünya’da aşırı sağa kayma var. Bugün aşırı sağcıların söylemlerini bakıyorsunuz diğer partilerde söylüyor. Bir ülkenin başbakanı çkıp “ “Beğenmiyorsan çek git” diyorsa, bu ülkeye katma değeri olan, bu ülkeyi kendi ülkesi gibi seven insanların tepkisini de anlamak ve anlatmak zorundayız” dedi.



Hollandalı komşularımıza, tanıdıklarımıza her fırsatta “ Bizden korkmamaları için çaba sarf etmek gerektiğini belirten Tonca, diğer bir meselenin de, “ Ne yapılırsa yapılsın yabancıların kabullenilmesinde olduğunu söyledi.



Prof. Dr. Aliye Çınar



2010 yılından beri Hollanda’da olduğunu belirterek konuşmasına başlayan dördüncü panelist Prof. Dr. Aliye Çınar, Hollanda’da Türkiye’den farklı bir Türk toplumu, farklı öykülerin olduğunu gözlemlediğini belirterek başladığı konuşmasında, 30 yıldır, 40 yıldır burada olup da bu ülkenin dilini öğrenmemiş olmanın da araştırılması gereken sosyolojik bir konu olduğunu söyledi.



“ Bir insan özelini, sevgisini, hasretini, özlemini,daha doğrusu kendini hangi dilde en güzel ifade edebiliyorsa o dile o kültüre sarılıyor. Birinci nesil kaybolma yok olma korkusu ile dillerine sıkı sıkıya sarıldı. Aynı korkular ikinci üçüncü nesilde görüldüğünden bir yere tutunmak için dernekler, cemaatler etrafında toplanıldı. Türk demek Müslüman demektir. Siz her ne kadar domuz eti yeseniz de, içki içseniz de onlar gibi giyinseniz de kimliğiniz de Türk yazdığı sürece siz Hollandalıların gözünde bir Müslümansınız. Erdoğan’nın one minut çıkışı ile ezik, kendine güveni olmayan Avrupalı Türklere bir özgüven geldi. Türkiye’nin güçlenmesi Avrupa için en büyük sorundur. Mesele Türkiye’nin pastadan pay alma korkusudur. Çok kültürlülük artık dünyada iflas etmiş bir söylemden ibarettir. Ne demek herkes birbirine benzeyecek. Çok kültürlülük söylemi güzel ama tehlikeli bir şey. Ben olayların karşılıklı saygı, sevgi ve anlayışla çözüleceğine inanıyorum.” Dedi.



Konuşmacıların konuşmalarını tamamlamalarından sonra panelistler davetlilerin sorularını cevapladı.







Sadin Ayyıldız: Bayrak ve poster provakatif amaçlı asılmıştır



Programın sonunda kendisinden bir durum değerlendirmesi yapılması istenen T.C. Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız, “ Negatif gündem konuşmak yerine bu gün burada kültürel, sanatsal faaliyetleri konuşmak isterdim. Şu unutulmamalıdır ki Türkler bulundukları topluma her zaman hizmet etmişlerdir. Karşılıklı hoşgörü, saygı, eşitlik ve dürüstlük ilkeleri ile karlılıklı suçlamaların kimseye bir faydası olmaz. Zaman zaman bazılarının çıkıp buradaki insanlara “Ankara’nın uzun kolu gibi” ifade kullanmalarını doğru bulmuyorum. Hollanda’da istenmeyen bakanlarımız resmi bir ziyaret için gelmemişlerdi. Biz onlardan koruma istemedik, vatandaşlarla buluşmak için gayri resmi bir ziyaretti. Hollanda resmi kurumlarına yanlış bilgi verildi, sözlerini kabul etmiyorum” dedi.







16 Nisan akşamı Türkiye’de referandum sonuçlarının açıklanmasının ardından Rotterdam Erasmus Köprüsüne asılan Türk Bayrağı ve Erdoğan posterinin Hollanda’da tekrar gündeme gelmesi ve korkuları körüklediğini söyleyen Cemile Sezer’e cevaben Başkonsolos Ayyıldız, “ O bayrağı ve posteri asanlar Erdoğan Sempatizanı olmadığını, provakatif amaçlı asıldığını biliyoruz. Her hangi istenmeyen bir olay yaşanmadan Hollanda polisi olaya el koymuştur. Bu yüzden kendilerine teşekkür ediyoruz. “ dedi.







Panelin sonunda başta Başkonsolos Ayyıldız olmak üzere panelistlere ve katkıda bulunanlara plaket takdim edildi. Plaketleri Bizim Hollanda Platformu adına Başkonsolos Sadin Ayyıldız"ın tek tek vermesi “ Bir başkonsolsosun vazifelerinden biri de plaket vermektir” şeklinde esprilere yol açtı.



©SONHABER.EU