Konuyla ilgili bir basın açıklaması yayımlayan Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği HİTİB, '' politikacılar anayasayı çiğniyor'' ifadesini kullanarak, Hollanda'da anayasanın ilk maddesini hatırlattı.

HİTİB basın açıklamasında şu sözlere yer verdi:

Politikacıların anayasayı çiğnemek özgürlüğü yoktur ve olamaz!

“Hollanda’da bulunan herkes eşit koşullarda eşit muameleye tabi tutulur. Dini inanç, yaşam tarzı, politik görüş, ırk, cins ya da herhangi bir nedene istinaden ayrımcılığa izin verilemez”.

Yukarıda yer alan Hollanda Anayasası’nın ilk maddesi ayırımcılık konusunda kesin ve açık bir ifade taşır ve doğal olarak herkesi bağlar. Kuşkusuz buna uyması gereken kişilerin en başında da Hollandalı politikacıların olması gerektiği tartışma götürmez bir gerçektir.

Ama ne yazık ki bu böyle olmuyor. Aksine bu maddeyi açıkça çiğneyenlerin başında maalesef politikacılar geliyor. Yeni bütçe yılının açılışında sergilenen tablo bu anlamda durumun ne kadar vahim olduğunu gösterdi. Yaşadıkları semtin sakinlerini rahatsız eden Türkiye kökenli gençlere yönelik olarak Başbakan Rutte’nin kullandığı dışlayıcı tutum ve parlamento görüşmelerinde Wilders’in kullandığı ırkçı ifadeler bunu açıkça ortaya koydu.

Sözü edilen gençlerin tutumunu elbette kabul edilemez buluyoruz ve yetkilileri bu konuda caydırıcı etkin önlem almaya çağırıyoruz. Ancak buna rağmen, bu ülkede yaşayan herkesin, hangi kimliği taşırsa taşısın eşit muameleye tabi tutulması gerektiği bir anayasa buyruğudur. Eğer başbakan buna uymazsa, parti liderleri uymazsa sıradan vatandaşların kurallara uymasını nasıl bekleyebiliriz? Ülkeyi yönetenlerin yapmadığını sıradan yurttaşlardan veya gençlerden beklemek abestir.

Yanlış anlaşılmasın, bu anlamda Wilders’ten bir beklentimiz yok. Bütün sermayesi yabancı düşmanlığı olan bir kişiden anayasaya ve yasalara uymasını beklemek safdillik olur. Wilders, yabancı düşmanı, özellikle İslam karşıtı görüşleriyle bütün dünyada sağ popülist, hatta ırkçı bir politikacı olarak tanınıyor. Attığı her adım, söylediği her söz anayasayı ve yasaları ihlal ediyor ama bu konuda herkes onu izlemekten başka bir şey yapmıyor. Söz konusu olan yabancı kökenliler ve özellikle Müslümanlar olunca bu ülkede maalesef atış serbest oluyor ve mahut ‘düşünce özgürlüğü’nün altına sığınıyorlar. Yabancı düşmanlığının, ırkçılığın ve ayırımcılığın düşünce özgürlüğü içerisinde ele alınamayacağını anlamayanlar lütfen Hollanda Anayasası’nın birinci maddesini bir kez daha okusunlar.

Bizi asıl üzen nokta, Başbakan Rutte’nin de Wilders’i taklit etmesidir. Bir ülkenin başbakanı kendi yurttaşlarını dışlayan ağır ifadeler kullanabiliyorsa orada oturup düşünmek gerekir. Biz Rutte’nin bu ifadelerini kabul etmiyoruz ve kendisinden özür bekliyoruz. Aksi takdirde kendisine olan saygımızın kaybolacağının bilinmesini istiyoruz.

Bu arada parlamento görüşmeleri sırasında muhalefet partilerinin ve iktidar ortağı PvdA’ın hem Wilders’i, hem de Başbakan Rutte’yi kullandıkları dışlayıcı ve ayırımcı ifadeler nedeniyle eleştirmelerini şükranla karşılıyoruz. Umarız bu yaklaşan seçim nedeniyle Türkiye kökenli seçmenlere yönelik bir iyiniyet mesajının ötesinde bir anlam taşımaktadır ve gelecekte de kararlılıkla sürdürülür. Türkiye kökenli seçmenlerin parlamento görüşmelerini büyük bir dikkatle izlediklerini ve tavırlarını seçim sandığına yansıtacaklarının bilinmesinde fayda vardır.

Şunu unutmamak gerekir ki, her seçimde yabancılar konusunun, özellikle Müslüman göçmenlerin propaganda malzemesi yapılması toplumda kamplaşmayı, dışlanmayı artıran bir işlev görmektedir ve entegrasyon sürecini olumsuz etkilemektedir.

Aynı şekilde her seçimde Türkiye konusunun seçim malzemesi yapılması iyiniyetten kesinlikle yoksundur. Bizim Hollanda’da çözülmesi gereken yeteri kadar ciddi sorunlarımız var ve siyasi partileri, politikacıları bu sorunlar üzerinde düşünmeye ve çözümler üretmeye çağırıyoruz.

Ne yazık ki yeni bütçe görüşmeleri sırasında bu anlamda bir umut ışığı göremedik. Hükümetin, yaklaşan seçim nedeniyle her şeyi tozpembe göstermek için bütçeyi allayıp pulladığı, günü kurtarmaya çalıştığı açıkça belli oluyor.

Şunu unutmamak gerekir ki ekonomideki kısmi iyileşmeleri abartarak bir yere varılamaz. Halkın belini bükerek, sermayedarları kollayarak sağlanan bu kısmi iyileşmeler kırılgandır ve sürdürülebilir değildir. Dünya ekonomisinin ağır sorunlarla karşı karşıya olduğu koşullarda, ekonomisi yüzde 70 oranında dış ticarete bağlı olan bir ülkede her şeyi tozpembe göstermek kelimenin tam anlamıyla kandırmacadır.

Lütfen halkı aptal yerine koymayın, işinizi doğru dürüst yapın, sorunları açıkça ifade edin, çözümler üretin ve bu çözümler dar gelirli insanların yararına olsun. Sittin senedir sermayedarları koruyorsunuz ve bir türlü sorunlardan kurtulamıyoruz. Artık halktan yana yeni sosyal politikalar üretmenin zamanıdır. Aksi takdirde mevcut sorunlar büyür ve hepimiz bunun altında kalırız. Bizden söylemesi.

Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB)

SONHABER.EU