“13 Eylül 2016 tarihinde Hollanda meclisine Türkiye’den gelen imamlar aracılığıyla Hollanda toplumu üzerinde ‘olumsuz etkide bulunulduğunu’ iddia eden bir önerge sunulmuştur. Parlamento tarafından 27 Eylül 2016 tarihinde kabul edilen bu önerge endişe vericidir.

Her şeyden önce Türkiye devletinin Hollanda’daki vatandaşları ve soydaşlarının dinî ihtiyaçlarını gidermek amacıyla sağladığı desteğin takdir edilmek yerine Hollanda’daki Türk toplumu üzerinde ‘olumsuz’ etki ettiği iddiası hem gerçek dışı, hem de tehlikelidir. Önerge doğrultusunda hükümetin yeni bir yasal düzenlemeye gitmesi durumunda Hollanda dışından maaşlarını alan imamların görev yapması Avusturya örneğinde olduğu gibi kuvvetle muhtemel engellenecektir. Bu durumda ayrı bir fon oluşturulmadığı takdirde Müslüman cemaat din görevlilerinden mahrum kalacak ve dini özgürlükleri kısıtlanacaktır. Oysa Müslüman cemaatin dinî ihtiyaçlarının Diyanet gibi güvenilir bir kurum tarafından karşılanması aşırılıkla mücadelenin de en önemli anahtarlarından biridir. Hollanda’daki siyasi aktörlerin aşırı akımlarla mücadele kapsamında Türkiye’den gelen iyi eğitimli ve tecrübeli din adamlarını birer ortak ve işbirliği imkânı olarak görmeleri beklenirken aksine aşırı sağa kayan refleksler geliştirmeleri, çoğulcu toplum iddiasıyla çelişen, içe kapanık ve savunmacı tepkiler vermeleri Hollanda’daki toplumsal birlikteliğin geleceğini olumsuz etkilemektedir.

Önerge ile Hollanda’daki Türk toplumu üzerinde popülist bir baskı oluşturulduğu, onların dini ve kültürel mevcudiyetlerini korumalarının her geçen gün daha da zorlaştığı ortadadır. Son dönemlerde artan cami saldırıları ve siyasi arenada dönen bu gibi tartışmalar Hollanda’daki siyasi iklim açısından kaygı vericidir. Bu nedenle sunulan önerge ivedilikle finansal destek tartışması çerçevesinden çıkıp, azınlık durumundaki dinî bir cemaatin özgürlüklerinin kısıtlanması etrafında tartışılmalıdır. Hollanda’daki Müslüman cemaatin temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ve Diyanet yetkilileri, siyasiler nezdinde konuyla ilgili yapıcı bir diyalog geliştirilmeli, dinî azınlıkların haklarını kısıtlayan tartışmaların ana akıma taşınarak meşrulaştırılmasının önüne geçilmelidir.”