Biz, kavgayı değil; barışı, huzuru kendisi için deği; herkes için isteyen herkestir…
Biz, yangına körükle giden değil, karınca misali ağzında bir damlas u taşıyan ve söndürmek isteyen herkestir.
Biz işte…
Hollanda,Türkiye’nin iki bakanına Hollanda’daki Türklerle buluşmasına izin vermedi.
Dünya siyasi tarihinde, ülkeler arası ilişkilerde görülmüş bir şey değil, eşi benzeri yok…
Haliyle istenmeyen olaylar yaşandı, istenmeyen sözler söylendi, söylenmeye de devam ediyor.
Herkesin haklı olduğu yerde kimse kimse haklı değildir.
400 küsür yıllık iki dost ülke arasında hoş olmayan, yaşanmaması gereken şeyler yaşandı.
Cumartesi gecesi olaylar Allaha şükür ki, bir cana mal olmadı.
Yaralanmalar oldu, gözaltılar oldu, skandaldan öte polisin tutum ve davranışları oldu, bunlar hiç bir şekilde kabul edilemez.
Lakin dünyanın sonu değil…
Lakin, çözüleyecek sorunlar değil, çözülür de göreceksiniz.
Ben olayları yerinde takip ettim, yazdım, anlattım…
İki şey dikatimi çekti, onlara geçmeden önce belirteyim, Hollandalı Türkler, demokrasinin beşiği olan Hollanda’da demokratik haklarını kullanarak Rotterdam’da konsolsoluk önüne toplandılar, slogan attılar, arabadan inmesine izin verilmeyen T.C. Aile ve Sosyal Poltikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’ya destek verdiler.
Her şey normaldi.
Taşkınlık yapılmaması için sıkça uyarılar yapıldı, bu uyarılara uyuldu da.
AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, önce bakanımız inecek size hitap edecek dedi.
Bizim görmediğimiz, bilmediğimiz gelişen olaylar zincirinde Bakanımız adeta mülteci gibi mevcutlu olarak Hollanda’dan Almanya’ya gönderildi.
Bunun üzerine Mustafa Yeneroğlu yine mikrofonu alarak Konsolosluk önünde toplanmış vatadaşlara hitaben, “ Cumhurbaşkanımzın ve Bakanımız Betül Hanımın sizlere selamı var, duyarlılığınız için çok telekkür ediyorlar. Sizden ricaları taşkınlık yapmadan dağılmanız” dedi.
Bunun üzerine bence 5 / 6 bin civarında olan topluluk dağılmaya başladı.
Fakat geride kalan 300/ 500 kişi dağılmak istemeyince olanlar oldu.
Atlı, coplu, özel yetiştirilmiş köpekli polisler ortalığı savaş alanına çevirdi.
Yaralanmalar ve gözaltılar geceye damgasını vurdu.
Polis orantısız güç kullandı, bu kesin, Türkiye’de olsa bu olaylar dünya medyası neler yazardı biliyorsunuz.
Yetmedi ertesi gün, Telegraaaf’ın baş sayfadan tam sayfa yayınladığı fotoğrafta polis köpeği yerde yatan bir Türk göstericiyi ısırırken gösteriliyordu.
İşte polis şiddeti, orantısız güç denecek bir fotoğraf!
Ateşe körükle giden gazetenin attığı manşet daha da beter ve onur kırıcı idi.
“ Burda patron biziz, başlığını kullanmıştı gazete.
Bunlar tartışılır, konuşulur fakat asıl sağduyu böyle anlarda gereklidir.
Asıl, erdem olayları körüklemek değil yatıştırmaktır.
Asıl demoktarik düzey ve anlayış, olayları tırmandırmak değil, yatıştırmak olmalıdır.
Oldu da, aradan 24 saat kadar zaman geçmişti ki, Hollanda Sosyal İşler Bakanı Asscher’ın 20 Türk STK temsilcisi ile bir araya geldiğini STK’lara söylediklerini dikte ettirdiğini duyduk.
Biraz tepkimizi belirtmek, biraz da gaztecilik anlayışımızın gereği habere
“STK Korosu: Haklısın Bakanım”, başlığını attık…
Tepkiler yine büyük oldu STK’lara…
Zeten bir süre öncede STK temcilleri mecliste dinlenmiş, neticede bir daha Türk STK’lar hiç bir konuda muhatap alınmayacağı belirtilmişti.
Her ne ise işte böyle yoğun, stresli üç dört günün ardından dün akşam, Hollanda Dışişleri Bakanı Bert Koenders Edelstaal şirketler grubunu ziyaret etti.
Hemde Hollanda Genel seçimlerine 12 saat kala bir ziyaret.
Bu ziyaret çok yönlü değerlendirlmelidir diye düşünüyorum.
Sakın oy avcılığı, ya şu bu böyle demeden bir okuyun.
Neyin oy avcılığı olacak, alsa alsa 1000 fazladan oy.
13 milyon seçmen olan Hollanda’da 1000 oy nedir ki.
STK’ların yapamadığını Turgut Torunoğulları yaptı.
Neden mi?
Bakan aynı saatlerde Turgut beyi Bakanlığa / makamına davet etseydi Torunoğlulları gitmeycek miydi?
Gidecekti, çünkü o aynı zamanda bu ülkenin de vatandaşı ve işvereni.
Ne konuşacaklardı bilemeyecek, bize söylenenle yetinecektik.
Oysa bu ziyarette Edelstaal çalışanlarının karavanasından yedi,duruşu, tavrı, sözleri, insanlara yaklaşımı ile makam mevki gözetmedi; hava atmadı, koruması var mıydı yok muydu göremedik bile işte öyle yalın bir halde geldi, konuştu gitti.
Şimdi,diğer bir açıdan bakacak olursak, sen Holanday’ya gelişin 40 sene bile olamdan işçilikten fabrika sahipliğine yüksel, Türkye’de ve Hollanda’da 4/ 5 bin kişiye iş ver, iki ülkeyede katma değer sağla, yatırım yap ve dünya tarihinde görülmemiş iki ülke arasındaki krizin en yoğun olduğu anlarda bir bakanı ağırla, karavana yedir, az şey mi, haber yorum değeri yok mu?
Turgut Torunoğulları mutlaka yaptığının farkındadır, ama bence 20 STK’nın yapmadığını yapmıştır böyle biline…
Yaşanan kriz ateşine değil bir damla, bir ton su dükülmüştür bu ziyeretle.
Orada bulunan insanlar en azından Hollanda yetkilileri nezdinde ikinci sınıf vatandaş, suçlu konumunda olmadıklarını hisetmişlerdir, ki görünen atmosfer öyle idi.
Klavey başında kahramanlık yapmadan önce bu önce bu yazıyı bir kez daha okumanızı tavdiye ederim.
Ayrıca 40 / 50 yıldır Hollanda’da olup bir Sosyal Dienst memuru karşısında sosyal ödenek almak için ezlip büzülenlere sıkça şahit olunca Turgut Torunoğullarını yazmamak ayıp olurdu.
Daha da önemlisi farz edinki Türkiye’de Mevlüt Çavuşoğlu bir Hollada kökenli Türk işvereni ziyaret etti. Bir ey yokmuş gibi yedi içti sohbet etti, ne denirdi, yazılırdı merak ediyorum.
Koskoca bakan daha dünki işçinin ayağına gitti denmez miydi en azından.
Bu kadar basit değil elbette ama en azından bazı şom ağızlı, klavye kahramanlarının şimdiden cevabını da vermek istedim hepsi bu.
Not:
Toplantıda Turgut Torunoğullarının Torunu Küçük Turgut’u da kucağına aıp seven Dışşeleri Bakanı Bert Koenders’un affına magruren Mehmet Köse’nin çektiği fotoğraf ile az da olsa mizah ve tebessüm katmadan olmazdı.
