Denis'in Etkisi&Tepkisi

Abone Ol

Biraz tepkili ama müşteriyi de incitmemeye özen göstererek, “Hayır, ben Türk’üm” şeklinde karşılık verdi.”
Araya girerek, ortamı yumuşatmak için “Görünüşüne bakıldığında Hollandalı zannediliyor ama Denis’in annesi Hollandalı, babası ise Türk. Dolayısıyla bu durumda, yarı Türk yarı Hollandalı” dedim.
Kasanın arkasında müşterimize yardımcı olan Denis, benimle aynı fikirde değildi.
"Hayır, baba nereliyse çocuk da oralıdır. Ben Türk'üm" diyerek müdahale etti, ciddi ve tepkili bir tonda…
Hepimiz bu tepki karşısında şaşkına dönmüştük.

“Sarışın ve mavi gözlü olmam Karadenizliliğimden kaynaklanıyor. Karadenizliler böyle
olur” diyerek sözlerini sürdürdü, “Küçüklüğümde okula giderken öğretmenimin Hollandalı çocuklarla yabancıların çocukları arasında ayrım yaptığını fark etmeme rağmen hiçbir zaman Hollandalıyım demedim. O nedenle yabancıların çocuklarının okulda yaşadığı sıkıntıları çok iyi anlıyorum. Evliliğimi de bir Türkle yaptım hatta bir ilişkide Hollandalı düşünemiyorum.”
Kendisini bir yandan dinliyor diğer yandan da neden bu kadar tepki verdiğini anlamaya çalışıyordum.

Ortamı yumuşatmak için yeniden söze girerek, Hollandalıların güzel ve iyi bulduğum yönlerini anlatmaya başladım ve ardından “Türkle evlendin ayrıldın, şimdi karşına sevebileceğine ve anlaşabileceğine inandığın bir Hollandalı çıksa düşünmez misin ?” şeklinde bir soru yönelttim.
Yine tepkili bir tonda "Asla Saadet Hanım… Ben Müslümanım ve Müslüman olmayan bir kişiyle evlenemem" diye yanıt verdi.

Denis’in Müslüman olduğunu ben de o an öğrenmiş oldum. Daha önce iş haricinde sohbet etmediğimiz için bu konulara da haliyle girmemiştik.

Denis vermiş olduğu sert tepkilerle beni de şaşırtmıştı. Kendisine sohbet arasında, şakayla, “Sen Hollandalıları dışlıyorsun, seni entegre edebilmek için Hollanda Hükümetinden yardım isteyeceğim” dedim…
Başbaşa kaldığımızda yaşam hikayesini anlatmaya başlayan Denis, “35 yaşındayım. Hayatında belki bir çok insan gibi inişler çıkışlar yaşayan biriyim. Fakat her yaşadığımdan dersler alarak yoluma devam ettim” dedi.

Zaman zaman gözlerinde değişen hüzün ve mutluluk ışığı görülüyordu.
Can kulağıyla dinlediğim ve etkilendiğim hikayesine Denis anlatmayı sürdü:
“Annem ve babam çalıştıkları için bana anneannem baktı. 14 yaşıma kadar onunla kaldım. Fakat içimde farklı bır arayış ve huzursuzluk vardı. Annem ve babam beni hiçbir şekilde inancımla ilgili yönlendirmedi. Dinin hiç bir zaman konusu bile olmadı. Ben 14 yaşımda kendi başıma din konusunu araştırmaya başladım. Budizm,Protestanlık, Hristıyanlık, İslamiyet gibi tüm dinleri araştırdım. Sonunda İslam'ı seçtim ve Müslüman oldum. Düşünsenize dua etmeyi bir kenara bırakın, kelime-i şehadet getirmesini bile bilmiyordum.”
İç geçirerek, “Allah inşaallah ölüm anında da kelime-i şehadet getirmeyi nasip eder” deyince, art arda sorular yönelttim.
“Peki neden İslam, seni en çok etkileyen ne oldu, babanın Müslüman oluşu mu?”
“Bir çok dini araştırdım, bu konuda yakın bir arkadaşım da yardımcı oldu… Müslümanlığı araştırınca sanki kendimi buldum. ‘Bu tam bana göre bir din’ dedim… En cok etkilendiğim ise kadına verilen değer oldu. Diğer dinlerle kıyasladığımda buradaki fark dikkatimi çekti. Belki her Müslaman bunu tam anlamıyla uygulamıyor ama bizim dinimiz kadına çok değer veriyor. Kuran-ı Kerim’de bu konu o kadar hassas işlenmiş ki, Allah'ın kadına verdiği değeri okumaya ve anlamaya çalışırken resmen büyülendim ve bu beni inanılmaz etkiledi.”
Devam etti:
"Bir kadına asla şiddet uygulanmaz, kadın çok değerli bir varlıktır… Bunun üzerine daha ne söylenebilirdi ki? Beni ençok etkileyen diğer etken ise saygı ve hoşgörü oldu.”

“Peki ailen buna nasıl tepki verdi?”

“Babama söylediğimde mutlu oldu zira kendisi benim için hiç çaba sarfetmemişti. ‘İstiyorsan kendin git, araştır, öğren’ diyordu. Babam bu konuda çok rahat bir insandı. Müslüman olduktan sonra babamın bana daha önce hiçbir şey anlatmamasına üzülmüştüm. Çünkü ben bu güzel dini öğrenip yaşamaya başlayınca ve o maneviyatı yaşayınca kendi çocuğuma asla bir seçenek sunmadım. Ona direkt olarak ‘Sen Müslümansın’ dedim ve öğretmem gereken her şeyi öğrettim. Hollandalı akrabalarım ise beni ciddi şekilde dışladı, kabul etmek istemediler. Özellikle anne tarafım çok raşisttir (ırkçıdır) yabancıları hiç sevmiyorlar.”
Duraksamadan, “Kurban olsunlar bize… “ diyerek anlatmaya devam etti:
“Ben ailemden görmediğim yardımı, kendi ailem gibi hatta kendi evlatlarından beni ayırmayan bir Türk ailesinden gördüm. Kendilerine minnettarım…”
Müslüman oluşu dolayısıyla akrabalarının tepkisiyle karşılaştığını söyleyen Denis, bu durumla ilgili şöyle bir anekdot anlattı:

“Anneannemi kaybettiğimizde başörtümü takıp kabrine dua etmeye gittiğimde Hollandalı akrabalarımın sert tepkisiyle karşılaştım. Hatta dayım beni mezarlıktan kovmaya kalktı. Bu tavır beni gerçekten çok üzdü.
Ben dinim gereği doğru yaptığıma inanıyordum ve böyle yapmak zorundaydım çünkü bizim dinimiz böyle söylüyor.
Dayımın bu tepkisi karşısında daha fazla sabredemedim ve ona, ‘Siz içip geliyor ve burada dinleniyorsunuz ve benimle burada tartışarak anneanneme saygısızlık yapıyorsunuz. Ben ise onun ruhu için dua okumaya geldim’ dedim. Ve daha sonra ziyaretlerimi onların olmadığı zamanlarda yaptım.”
Denis hikayesini “Belkide kendim araştırarak bulduğum için bu kadar önem veriyorum. Bilinçli bir şekilde her şeyi kendim öğrendim, kulaktan duyma değil” ifadeleriyle özetledi.
Açık sözlülükle ve hatta büyük bir gururla hikayesini anlatan Denis'i ben de hayranlıkla dinledikten sonra, ona, “Belki senin de dikkatini çekmiştir Denisciğim, son dönemlerde Hollanda'da Türklerin entegrasyonu konuşuluyor. Her iki toplumu da yakından tanıyan burada doğup büyüyen biri olarak ne düşünüyorsun, sence böyle bir problem var mı veya Türkler bu konuda gerçekten zorlanıyor mu?” şeklinde sorular yöneltmeden yapamadım.

“Saadet Hanım bizim değerlerimiz, inancımız, kültürümüz her şeyden öte bakış açımız çok farklı. Biz bunlardan vazgeçemeyiz. Hollandalılar, buraya gelen Türkler bizim gibi olsun istiyor ama biz olamayız. Biz köklü, atasına bağlı bir milletiz ve bu konularda ödün veremeyiz. Bir Hollandalı bizi asla anlayamaz. Mesela ben 8 yıl evli kaldım ve bir kere olsun kayınbabamın yanında uzanarak oturmadım veya ayak ayak üstüne atmadım. Büyüklerimin elini öptüğümde kuzenlerim şaşkınlıkla bana bakıp ‘Sen ne yapmaya çalışıyorsun’ diye devamlı tepki verdiler. Defalarca anlatmaya çalışmama rağmen anlamadılar veya anlamak istemediler. Bunlar benim en basit verebileceğim örnekler…” Devam ederek, “Eğer entegrasyon bizim değerlerimizden vazgeçip Hollandalılar gibi olmaksa böyle birşeyi kabul etmemiz mümkün değil. Önce onların bizi olduğumuz gibi kabul etmesi gerekir.”
Denis bunları söylerken, gözümün önünden bir film şeridi gibi “Türk'üz deyip de Türk olduklarından utananlardan,
Hollandalılara şirin görünmek için kendi ülkesini şikayet edenlere, kendi insanını küçümseyenler hatta ve hatta kendi ülkesine ihanet edip biz Türkiye'den vazgeçtik deyip Türkiye'yi zor duruma düşürmek için elinden geleni ardına bırakmayan bu zavallıcıklara varıncaya kadar” her şey gözümün önünden geçti. Bütün bunları yapanlar ve hala yapmaya devam edenler ile senaryo yazıp oynayanlar da…

Bunları hayal ederken üzüldüm hem de çok üzüldüm…
Öte yandan Denis'in gururla bahsettiği Türklüğünden, ödün vermediği değerlerinden, her şeyden önce kocaman yüreğiyle, Türkiye'ye karşı olan sevgisini ve bağlılığını büyük bir onurla anlattıktan sonra, “Ben saygıyı ve höşgörüyü Müslümanlıkta öğrendim” derken gözlerindeki o ışığı görmenizi isterdim.
Sonuç olarak bir kez daha anladım ki;
“Hangi siyasi görüş ve farklı düşünce olursa olsun bizler sıkıntılarımızı ve problemlerimizi kendi aramızda çözebilecek güce ve zekaya sahibiz.
Hiç kimsenin farklı kimlik arayışına girip de ben farklıyım modernim,entelim,dantelim gibi başkalarına kendisini ıspatlamaya çalısmasına hiç gerek yok. İnsan herşeyden öte "insan" olduğu için değerli.
Hep söylüyorum," bizler birliğimizi ve bütünlüğümüzü en güzel şekilde korumak zorundayız paylaşamayacağımız hiçbir şey yok".

Osmanlı da bizim, Atatürk de bizim… Cumhurbaşkanımız da bizim, muhalefetimiz de bizim. İyimiz de kötümüz de hepsi bizim…"
Bu gerçeklerden hareket ederek değerlerimizden ve doğrularımızdan ödün vermeden en azından bundan sonra DİMDİK bir duruş sergileyebilmemiz adına yazımı sonlandırırken;
Saray'ımızda yeni işe başlamasına ragmen güler yüzü ve çalışkanlığı ile çalışma arkadaşlarının ve bizlerin sevgisini kazanan, aynı zamanda tüm içtenliği ile hikayesini benimle paylaşıp kaleme almama izin veren sevgili Denis'e teşekkür ediyor, aramıza “Hoşgeldin” diyorum.


Sevgilerimle,
Saadet Koral
saadetkoral@live.nl
Abone Ol