Sirklerde sihirbazların şapkadan tavşan çıkarması OUT;.

Matruşkadan Şahin çıkarmak İN…

Örneğini 26/ 27 Mart tarihlerinde İstanbul’da yapılan DEİK/ DTİK kurultayında gördük.
Matruşka bilindiği üzere içi içe geçmiş Rus bebeklerinden oluşan oyuncak… Cak’ı çıkarsa geriye iç içe geçmiş oyun kalıyor…
Bir oyunu görürsünüz, henüz ne olduğunu anlamadan az kurcalayınca peşinden bir oyun daha, bir oyun daha çıkar…
 Haberde yazdık, MÜSİAD Avrupa DEİK Avrupa Bölge Başkanlığı seçimlerinde tam bir matruşka sergiledi.

Sosyal Medya hesabımdan bu kurultayı neden takip edemediğimi yazmıştım. Dedim ki; Bu akşam Hokaf'ın Çanakkale Ruhu proğramında şiir okumak için 2 ay önceden verilmiş sözüm var. O yüzden şu an şu saatlerde İstanbul'da DEİK /DTİK kurultayında değilim. Söz vermenin ne demek olduğunu zengin sofralarında kemik yalayan lağım fareleri bilemez!



Ama Haber kaynaklarımızın dakika dakika verdiği bilgilere göre başkanlık seçiminde oy verecek 6 matruşka aniden ishal olunca seçim sürecini helada geçirmek zorunda kaldıklarından oy verememişler!
 




Benim dostluklarım arkadaşlıklarımın ölçüsü ayarı, kriteri kendimcedir. Turgut beyin ne düşmanı düşmanın, ne dostu dostumdur…

İki dönem DEİK / DTİK Avrupa Bölge Başkanlığı yapan Turgut beyin bu seçimlerde de başkan olacağına kesin gözü ile bakılırken ne oldu da seçilemedi?

Çünkü başkanı seçecek 29 kişinin 18’inin Turgut beyi desteklediği haberini almıştık…

Bana sorasanız perşembenin geleceği çarşambadan belliydi…

Düşmanı, haini, adam satanı, entirika çevireni uzakta aramamak lazım…
Çünkü son anda DEİK’e üye olup İstanbul’da boy gösteren B,C,D planı olanlar oyunu iki ay önceden sahneye koymuşlardı.
En yakınında bildiği adamlara gazete çıkartırıp, danışma kurulana da adını yazdırarak itibarını zedelediler.

Turgut beyi başkanlık koltuğundan eden tespit edebildiğim noktalar şunlar:

1-Üyesi olduğu, görevli olduğu federasyonun en amlamlı gecesini tınmayıp, sallayıp İstanbul’a koşanlar, hatta satanların insandan haır gelmez, satmaya alışmış olmak “Alışmış kudurmuştan beterdir, demektir.
 2- Hollanda MÜSİAD üyeleri kendileri Turgut beye oy vermeme cesaretini gösteremedikleri için, Norveç, Almanya, Kuzey Kıbrıs, İsviçre gibi ülkelerin oy hakkı olan üyelerinin yemeğine müsil ilacı atıp isahal ederek heladan çıkamamalarını sağlamışlardır. Çünkü helada mahsur kaldıkları için oy kullanamayanların Turgut beyin en has, en güvendiği üyeler olduğu söyleniyordu…
3- Daha seçime girmeden gmail üzerinden liste göndererek kafaları karıştıranlar da matruşkanın bir başka parçası değil mi?
4- Tüzüğe aykırı olmasına rağmen kendi yerine oy kullanmak için bir başkasını gönderen olması da bir Rus matruşkası…
5- Turgut beyin bizzat kendi seçtiği üyelerin MÜSİAD’ın bakısı ile Turgut bey’e ihanet ettikleri söyleniyor, doğrudur; devir kaypaklık adam satma devri, MÜSİADçılar yapmış çok mu!!! 


Sonuç itibarı ile Turgut Torunoğulları’nın kaybetmesi için akıllarının erdiği kadar Bizans entrikası çevirenler amaçlarına ulaşmıştır. Turgut Torunoğulları aşırı güven ve itimadın kurbanı olmuştur.
Peki bu ne kaybettirir ne kazandırır…
Bence asıl kazanan yine Turgut Torunoğullarıdır… 
Çünkü ‘ Her şerde bir hayır vardır’ sözünden hareketle, etrafındaki insanları tanıma fırsatı bulmuştur.
Hani derler ya ‘ Şeyh uçmaz müritler uçrururmuş…
Başkanım, başkanım diye etrafında dolaşan, yağcı yalaka takımının hiç bir yaptırım gücü olmadığı gibi ayak bağı olduğunu görmesi açısından çok büyük tecrübe kazanmıştır.



Ben kendisine Sebahttin Ali’nin meşhur dizeleri ile aldırma Turgut aldırma derken; Rahmetli Turgut Özal aklıma geldi.

Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal, bir gün partisinin grup toplantısında kendisini sürekli ağır olarak eleştiren Erdal İnönü’ye şöyle demişti: "Benimle uğraşacağına, Küçük Turgut’la uğraşsın..." Küçük Turgut, Turgut Özal’ın torunuydu ama halkımız malum bu sözü öyle bir yere çektiki anlayın artık…


Turgut beyin torunu var mı, varsa adı Turgut mu bilmiyorum ama olur da torunun adını Turgut koyarlarsa iki yüzlü, kaypak, kıvrak, oynak dost görünümlü sırtlanlar artık ancak küçük Turgut’un ardndan dolap çevirler. 

İki gündür yoğun bir şekilde yazmam istenen bir konu daha var,yukarıdaki olayla alakalı olduğu için yazmak zorundayım. DEİK / DTİK kurultayına Hollanda’dan katılanların sosyal medyada paylaştıkları fotoğrafları görüp; “ Hollanda’da sosyal ödenek alanların orda ne işi var” diye soruyorlar. Bilmiyorum ama o da bir başka yazı konusu olsun. Her zaman yazmak için böyle derin konular bulunmuyor ne de olsa…


Yavuz Nufel